“Ayağa kalkın, düşmüş köleler!”
<…>
Uçarı talihin düzenbazları,
Yeryüzünün tiranları! Titreyin!
Ayağa kalkın, düşmüş köleler,
Metin olun, dinleyin!
(Hazal Yalın'ın çevirisinden)


Evet böyle sesleniyordu Puşkin, Rusya işçi sınıfına, yoksul köylülerine, Çarlığın “uluslar hapishanesi”nde acı içinde inleyen ezilen ulusların halklarına.. “Ayağa kalkın, düşmüş köleler!”
Bizim işçilerimiz, bizim emekçilerimiz, gençliğimiz, kadınlarımız; ezilen halklarımız üç devrim yapan Rusya işçi sınıfı ve halklarından aşağı kalır değil! Dün dinci faşist iktidarın ve onun başının “gücüne” övgü düzenler, bugün ayağa kalkan gençliğimiz, devrimci, demokrat, laik kitlelerimiz, kadınlarımız önünde “şapka çıkartıyor”lar.
Bir ayaklanma yaşıyoruz. Bugün dördüncü gün ve yarın ne olacağı belli değil. Dinci faşist iktidar, varlığının son demlerine gelmiş her sömürücü sınıf, her iktidar gibi daha çok baskı ve teröre başvurmaya başladı. Evler basılıyor, insanlar, ama özellikle de kadın-erkek gençler gözaltına alınıyor; gösterileri dağıtmak için zor yöntemlerine başvuruyor...
Öfke ve kızgınlık içindeki bir halka, bir sınıfa, bir gençliğe karşı uygulanan bu politika ateşe benzin dökmektir. Dinci faşist iktidar, faşist devlet güçlerini öne sürerek, daha çok baskı, daha çok terör yoluna başvurarak bunu yapıyor şimdi.
Bir halk ayaklanması yaşıyoruz. Bir halk ayaklanması ile bir devrim arasında çin seddi yok. Bunları birbirinden ayıracak derin tanımlamalar yapılmış değil, yapılamaz da. Bir halk ayaklanmasının bir adım ilerisi, iktidarın fethiyle sonuçlanacak bir toplumsal devrimdir.
Bir halk ayaklanmasını bir adım ileriye taşımak, herkesten önce Leninistlerin, devrimci öncü işçilerin, devrimci gençliğin tarihsel görevidir. Milyonlarca ayaklanmacı, hareketin içinde bu politik hedefi; zafer için politik iktidarın ele geçirilmesi hedefini kendiliğinden bulamaz, kendiliğinden bilince çıkaramaz.
Halk ayaklanmasını bir adım ileri taşımak ve zaferin yolunu göstermek devrimci komünist öncünün, sınıf bilinçli devrimci öncülerin, kadın-erkek devrimci gençliğin tarihsel görevidir. Boşuna dövüşmüş olmak istemiyorsak; bunca acıyı boşuna çekmiş olmak istemiyorsak, bunca bedeli boşuna ödemiş olmak istemiyorsak, gidelebilecek en ileri noktaya, politik iktidarın ayaklanma yoluyla fethine kadar gitmeliyiz. Başka yol yok!
Ayaklanmayla birlikte toplumsal devrim pratik, güncel bir mesele; iktidar sorunu çözülmeyi bekleyen bir sorun olarak halk ayaklanmasının önüne gelmiştir. Devrime “inanmak” budur; yaşadığımız büyük tarihsel olayın bir toplumsal devrimden başka bir şey olmadığını bilince çıkarmaktır.
Bunun için “Hükümet İstifa” demek yetmez! Bu hükümetin yerine bir başka burjuva hükümetin geçmesi bütün çabalarımızın boşa gitmesi demektir. Öyleyse nasıl bir hükümet istediğimizi de bilmeliyiz.
Bu “Geçici Devrim Hükümeti”dir; ya da kısaca “Devrimci Hükümet”tir.
Onun için şimdi “Geçici Devrim Hükümeti” ya da kısa şekliyle “Devrimci Hükümet” şiarını yükseltmenin zamanıdır. Bu şiarı, bu şiarla ifade edileni ayaklanan milyonların önüne koymalı, bunun üzerine düşünmelerini sağlamalıyız.
Şimdiki şiarımız “Geçici Devrim Hükümeti” olmalıdır. “Hükümet İstifa İktidar Halka” şiarındaki muğlaklık bununla netleştirilir.
Bir Halk Ayaklanmasının içindeyiz; bir toplumsal devrimin bir adım gerisindeyiz. Yürüyüş sürüyor ve halk ayaklanmasından sonraki adım, eli kulağında, geldi, geliyor. Herkesten önce devrimci komünist güçlerin buna yürekten inanmaları, bunu ruhlarında, kanlarında hissetmeleri gerekiyor.
“Zindanlar yıkılsın, Tutsaklara Özgürlük” ve “Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı”. Bu hedefleri ya ayaklanma sırasında gerçekleştireceğiz ya da “Geçici Devrim Hükümeti”nin ilk işi bunları gerçekleştirmek olacak.
Bizi, bankara, fabrikalara, büyük topraklara el koyarak açlık, yoksulluk ve işsizlikten kurtaracak olan, ayaklanmayla, devrimle kurulmuş böyle bir hükümettir.
Şimdi herkesin kafasındaki soru şudur: Bundan sonra ne olacak! Leninistlerin bu soruya yanıtı son derece nettir: Devrim olacak!
Bundan haftalar önce halk ayaklanmasının “gümbür gümbür” geldiğini haber vermiştik. Ayaklanma patlak vermeden bir gün önce “Halk Ayaklanmasının Ayak Sesleri”ni duyurmuştuk. Gelişmeler olağanüstü bir hız kazandı ve bu duyurumuzun akşamında gösteriler başladı. Henüz ayaklanma halinde değildi. O zaman “Öncü Sarsıntılar Bunlar” demiştik.
Bunların hepsi tarihin olağanüstü akışıyla gerçekleşti. Ayaklanma sürüyor. Onu bir adım ileri taşımalıyız. Onu bir adım ileri taşıyacak şiarlar öne sürmeliyiz. “Geçici Devrimci Hükümet”, “Bütün İktidar Emeğin” ya da aynı anlama gelmek üzere “Bütün İktidar Halka”.
Zafer ayaklanan işçilerin, emekçilerin, kadın-erken gençliğin ve ezilen halkların olacak! Sözü, Puşkin'in dizeleriyle bitirelim:
Ey otokrat cani! Senden de
Tahtından da nefret ediyorum,
Zalim bir sevinçle görüyorum:
...
Halkın lanetinin mührüdür
Senin alnında okunan.