İşçi sınıfı, burjuvazinin ve onun çıkarlarına hizmet eden işbirlikçi sarı sendikaların dümen suyunda yol almaktan bir an önce kurtulmalıdır. İşçi sınıfının çıkarı bunu gerektirir. İlk adımda, işçilerin örgütleri olan sendikalarda işbirlikçi sendikacılara karşı, işçilerin mücadeleye başlamalarının koşulları yaratılmalıdır, komite ve konseyleri örgütleme ile işe başlanmalıdır.
İçinden geçmekte olduğumuz zamanlar, olağan süreçlerin on katı, yirmi katı hızda ve yoğunlukta yaşanıyor.
Böyle hızlı yaşanan süreçler ancak devrimci durumun olduğu, devrimin güncel olduğu yerlerde ve zamanlarda yaşanır, yaşanıyor. Bu zamanlarda işçi sınıfı ve öncüsünün görev ve sorumlulukları da aynı oranda artar...
Doğru olan için mücadele etmek, içinde yaşadığımız ekonomik ve toplumsal sistemi ve koşulları tanımaktan, bilmekten geçiyor. Sistemi ve koşulları bilmeden bilincine varmadan verilecek mücadele kör dövüşünden öte bir anlam taşımayacaktır. Sistemi tanımak, koşulları bilince çıkartmak için yapılacak çok şey olmakla birlikte biz sorular sorarak anlama kavrama üzerinde duracağız. Sorular sormak ve bu sorulara verilen cevapları Marksizmin-Leninizmin süzgecinden geçirerek sınamak ve kıyaslayarak doğru olana ulaşmak durumundayız.
İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz Türkiye tekelci kapitalizminin yapısal bunalımıdır. Bu krizin ve bunalımın temelinde, üretim araçlarının özel mülkiyeti ile üretimin toplumsal karakteri var. Toplumsal üretilene bireysel el koyma ve bireysel mülk edinme biçimi arasındaki çelişkiden kaynaklanıyor. Buna bir de ekonomik bağımlılık eklenince krizin boyutları daha da genişliyor ve derinleşiyor.
“Öyle bir ufka vardık ki, hiçbirimiz yalnız değiliz artık”
Biz de işçi sınıfı olarak geldiğimiz noktada, aşamada yalnız değiliz. Her gün yeni yeni güçler katılıyor saflarımıza kapitalist sistemin tekelci aşaması her an, her saniye küçük mülk sahiplerini mülksüzleştirerek işçi sınıfı saflarına sürüyor...