Bunca birikmiş öfke, bunca birikmiş sorun, bunca yoksulluk ve gerçek açlık, bunca baskı, insan onurunun bunca aşağılanması... Daha ne bekleniyordu ki! İlk fırsatta, ilk "genel bahanede" patlar bu toplum elbette.
Gençler, kadınlar, işçi ve emekçiler, nüfusun çok büyük bir kesimi, yaşamsal sorunlarının çözülmesi için harekete geçmeye hazırdı. "İmamoğlu operasyonu", emekçi yığınlara bekledikleri o "genel bahaneyi" verdi. Tüm ülke ayağa kalktı.
Olayların serbest bıraktığı bu devasa enerji, hem dinci faşist iktidarı hem de sokaklara akan yığınların önüne katıp sürüklemeye başladığı CHP'yi dehşete düşürdü. Öyle ki, dinci faşist iktidar "İstanbul'a çökme" planını yarıda kesmek zorunda kalırken, CHP, kendi denetimini daha ilk adımda aşmış olan bu devasa hareketi söndürmek için "Saraçhane'de son buluşma ve veda" çağrıları yapıyor.
Toplumsal patlama, bir haftadır yükselen bir grafik çiziyor. Her geçen gün daha geniş bir alana yayılıyor, her geçen gün daha fazla sayıda insanı içine çekiyor. Dinci faşizm provokasyon açıklamalarıyla, dinci faşist tosuncuklarını sokağa salma tehditleriyle ayaklanmacı kitlelerde korku yaratmaya çalışıyor. Eylemlere en vahşi yöntemlerle saldırıyor. İşkence tüm kentlerin sokaklarında, meydanlarda alenileşiyor. Yetmiyor, sabahın kör karanlıklarında her yerde evler basılıyor, göstericiler alınıyor. Haber takibi yaptığı için gazeteciler tutuklanıyor. Ve bu vahşete rağmen üniversite öğrencileri art arda boykota katılıyor ve her gün kararlı şekilde protesto yürüyüşleri düzenliyor. Akademisyenler greve gidiyor. Sendikalardan çeşitli grev çağrıları yükseliyor.
Hareketin rüzgarı, RTE karşısında İmamoğlu'nun yelkenlerini yeterince doldurdu. Burjuva muhalefetin tüm amacı da buydu. Şimdi hareketi sönümlendirmek, geri çekilmesini sağlamak, düzenin bekası için olmazsa olmaz. CHP'nin "veda çağrısı" işte budur.
Birikmiş toplumsal öfke önüne konulan tüm bariyerleri parçalayıp ilerlerken, sadece genel hareket çağrısı yapan herkes, farkında olsun ya da olmasın, İmamoğlu'nun yelkenlerinin dolmasına yardımcı oldu, oluyor. Oysa sokaklara akan milyonlar, her biri kendi özelinde farklı tanımlamalar içerse de, düzene karşı harekete geçiyor. Bu düzenin toptan aşılmasıyla elde edilebilecek çözümler istiyor. "RTE'ye karşı İmamoğlu" değil işçi ve emekçilerin sorunlarını çözecek olan. Sömürü düzeninin tümden yıkılması! Gerçek özgürlüklerin önündeki tüm engellerin ortadan kaldırılması.
Bize bir demokratik devrim gerek! Halkın devrimci iktidarı gerek! Ayaklanan halk kitlelerinin, kadın-erkek gençliğin Kürt halkının politik hedefi, politik iktidarı fethetmek olmalı. Kurtuluşa açılan ilk kapı budur.
Yakında geri çekilip çekilmeyeceğini henüz bilemesek de, hala yayılma eğilim gösteren hareket, sermaye düzenini temellerinden sarsarak, burjuva egemenliği çatırdatarak bunun yolunu açıyor. Ne güzel söylemişti Timur Selçuk:
"Baskıydı, işkenceydi / Bir işe yaramadı / Dışarıdan yardım geldi / Onu kurtaramadı
Bugün öyle bir gün ki / Ey insan kasapları / Hakkı yenenler şimdi / Tutuyor hesapları
Dinle bak çatırdıyor / Çatladı çatlayacak / Kasa can çekişiyor / Gücü yok dayanacak."