Olağanüstü bir dönemden geçmekte olduğumuz kesin. Olan bitene, on binlerce insanın sokaklara akmasına henüz “ayaklanma” diyebilir miyiz, bilmiyoruz. Ama bu kavram kullanılmasa bile olan bitenin dört başı mamur bir Halk Ayaklanmasının öncü sarsıntıları olduğundan şüphe duyulmamalı. Yani, yarın devrimci kitle gösterilerinin akışı nasıl olursa olsun, arkası gelecek. Devrimci güçler, hazırlıklarını buna göre yapmalılar.
Olağanüstü dönemler, olağanüstü çalışma temposu ve biçimleri gerektirir. Böylesi dönemlerde “rutin” çalışma temposu, ruh hali, mücadele biçimleri bir devrimci öncü için ölümcül hata olur. Bütün yaratıcı zekamızı, bütün enerjimizi, olağanüstü bir performansla ortaya koymalıyız. Hedef, eylemlere sıradan bir katılımcı olarak katılmak değil, eylem halindeki gençliğe, kitlelere politik hedef göstermede, eylem içinde öncülük etmektir. Başka türlüsü, tüm öncülük iddiasından vazgeçmek demektir; bu devrimci öncü için yaşamsal bir hata olur. Bütün enerjimizle, bütün yaratıcı zekamızla, büyük bir özveri ve cesaretle öne atılmanın zamanı.
Bir ayaklanmanın öncü sarsıntıları dedik. Ama bunun için “birleşik devrimin” öncü sarsıntıları da demek mümkün. Yaşadığımız bir devrimin başlangıcı diyebiliriz çünkü bir ayaklanma ile bir devrim arasında derin bir ayrım, bir çin seddi yok. Şu açıdan önemli: Nasıl bir süreçten geçtiğimiz, öncülük iddiasında olanlar tarafından tam kavranır, deyim yerindeyse ruhumuza işlersek hareket biçimimiz, hayecanımız, ruh halimiz de ona göre değişir ve şekillenir. Bir kez daha, bir devrimin öncü sarsıntılarını yaşadığımız aklımızdan bir an bile çıkarmamalıyız. “Şimdi Devrim Zamanı” sloganımız gerçek oluyor, kan ve can buluyor; ete-kemiğe bürünüyor.
Devrimci komünist öncünün çok kısa programı ne yapıp edip kitlelere ulaştırılmalıdır. Devrimci işçiler, öncü sıfatlarına yakışan bir açıklama yapmışlar. Bu, devrimci öncü işçilerin Türkiye ve Kürdistan'da bu içerikte ilk girişimidir. Bunun önemini herkesin anlaması lazım. Dolayısıyla, devrimci öncü işçilerin bu sesini mutlaka her yere duyurmak, her devrimcinin, her komünistin görevidir.
Elbete, birlikte hareket etmek önemlidir ama devrimci öncü işçiler “birlikte hareket etme” adına oyalanmalara kapılmamalıdır. Kaybedilecek saniye bile yoktur. Devrim ve iktidar hedefi en başa konulmalı. Haziran Halk Ayaklanması sırasında Caddebostan'da bir ailenin “bu resmen devrim” diyerek aşağı inip katıldıklarını okumuştuk zamanında. Buradan çıkarılacak ders, büyük politik hedeflerin insanlarda, eyleme geçen kitlelerde heyecan ve harekete geçme isteği yarattığıdır.
Kitlelerin önüne büyük devrimci hedefler koymalıyız. Devrim ve iktidar, isteyen buna “Halk İktidarı” da diyebilir işte böyle büyük bir hedeftir. Kitleler ileri sloganlar da atıyorlar. Bu, onların devrimci bir ruh haline sahip olduklarını bir kez daha gösteriyor.
Devrimci öncüler kitlelerin bu ruh halini hesaba katarak hareket etmeli. Yani, geri slogan ve talepler değil, onların ruh halini daha ileri taşıyacak, onları ateşleyecek slogan ve talepler ileri sürülmeli. Gençlik ve kadınların çok aktif ve önemli bir rol oynadıkları görülüyor. Devrimci öncüler, bunu mutlaka gözönüne almalı ve hesaba katmalıdır. Kadınlar işin içinde varsa bu hareket çok daha ileri aşamalara ilerler. Öğrenci gençlik de öyle. Zaten öğrenci gençliğin ateşleyici bir rol oynadığı açıkça belli oluyor. Öğrenci gençliğe Leninist slogan ve talepler, bir yolu bulunarak, mutlaka duyurulmalı. Fabrika işçilerine seslenmek gerek. Birleşik devrim, onların katılımıyla durdurulamaz bir hal alır. Sonucu onlar belirleyecek. Devrimci kitle eylemleri-ayaklanma bu haliyle sürerse onlar da mutlaka ayağa kalkacaklar. Gazi, Nurtepe gibi emekçi semtlerin ayağa kalkmış olması buna işaret olarak anlaşılmalı. Orası emekçi semtlerdir ve emekçi semtlerindeki insanlar, soludukları havayı fabrikalara, atölyelere mutlaka taşıyacaklardır.
Devrimci komünist öncüler bunu hesaba katarak hareket etmeli, çalışma temposu ve biçimini buna uygun yapmalıdır. Leninistlerin slogan, talep ve düşünceleri çok kısa biçimlerle kitlelere ulaştırılmalı (Adana, İzmir örneğinde -İzmirde “Bize Devrim Gerek” dövizi taşınıyordu- olduğu gibi) ama, sıradan bir katılımcı olarak değil, kitleye yön veren, önderlik eden bir konuma gelmenin yolları aranarak, bunun kavgasını vererek, bunun için büyük, cesur ve cüretkar girişimlerde bulunarakbu noktaya gelmenin yolu bulunmalı.
“Şimdi Devrim Zamanı” demiştik. “Ayaklanma Gümbür Gümbür Geliyor” demiştik. “Ayaklanmanın Ayak Sesleri” demiştik; düşünce ve öngörülerimiz iki gündür ete-kemiğe bürünüyor. Bu özgüvenle hareket edilmeli. Ayaklanma halindeki kitleler çabuk ve doğru biçimde öğrenir. Sloganlarımızı, politikalarımız, programımızı kısa sürede kavrayacaklarından emin olmalıyız; yeterki onlara ulaşalım, ulaştıralım. Bunun nasıl olacağını ancak yaratıcı bir zeka ve bitmez-tükenmez bir enerjiyle çalıştığımızda göreceğiz.
Bir kez daha, bir devrimin öngününü, hatta birleşik devrimin kendisiini yaşıyoruz. Bu bilinç ve inançla hareket edelim.