< < Kürt Halkı Bunlar İçin Savaşmadı!

Ortadoğu'da ve aslında bütün dünyada tarih, büyük ve her gün artan bir hızla akıyor. Dün artık bitti, tamam, denilen gelişmeler bir gün bile geçmeden, saatler içinde değişiyor, hükümsüz hale geliyor ya da bir kenara atılıyor.

Şimdi, tarihin bu artan hızla sürüp giden akışına gün be gün, saat be saat tanık oluyoruz. Dün, Rojava adına Şam'daki dinci faşist çete başıyla yapılan ve Şam'daki dinci faşist çete başına bir “hayat öpücüğü” vermek anlamına gelen “anlaşma”, daha mürekkebi kurumadan geçersiz hale geldi. Bu “anlaşma”nın arka planında, en azından, ABD ve Fransız emperyalistlerin olduğundan kuşku yok.

Şam'daki dinci faşist çete başı, ideolojik özüne ve yularını ellerinde tutanların plan ve çıkarlarına uygun bir “anayasa taslağı”nı imzalayınca, Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi bu “anayasa taslağı”nı kabul etmediğini açıkladı. Rojava'nın Suriye Demokratik Meclisi ise çok daha açık ve kesin ifadelerle “Anayasal bildirgeyi tamamen reddettiğimizi beyan ediyoruz” diyordu. İşte o açıklama:

"Anayasal bildirgeyi tamamen reddettiğimizi beyan ediyoruz... Suriye, tüm halkının vatanıdır ve otoriter rejimin yeniden inşasını kabul etmeyeceğiz"

Rojava Yönetimiyle eş zamanlı biçimde, Şam'daki çete başıyla anlaşma imzaladığı açıklanan Dürzi topluluğu, yine Rojava yönetimiyle eş zamanlı olarak, “geçici anayasa taslağı”nı reddettiklerini açıkladılar. Dürzilerin silahlı güçlerinin komutanı, Baha el-Cemal çok net ifadelerle şu kısa açıklamayı yaptı:

1) Dürziler geçici anayasayı reddetti.

2) Herhangi bir askeri saldırıya karşılık vereceğiz, laik bir devlet talep edeceğiz ve bölünmeyi reddedeceğiz.

3) Colani’yi Suriye cumhurbaşkanı olarak tanımıyoruz.

Dürzi topluluğun dini liderlerinden Hikmet el-Hicri ise, “Şam'daki mevcut hükümetle herhangi bir anlaşma söz konusu değil, ki bu hükümet kelimenin tam anlamıyla radikal bir hükümettir.” sözleriyle Şam'daki çete başına net bir tutum ortaya koydu.

Belli ki, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi “anayasa taslağı”ndan dolayı büyük bir hayal kırıklığına uğramış. Bunu, “Özerk Yönetim”in “danışmanı” Bedran Çiya Kurd'un şu sözlerinden anlıyoruz:

“Suriye'nin çeşitli topluluklarının, özellikle de Kuzey ve Doğu Suriye'den olanların anlamlı bir katılımı veya temsili olmadan çıkarılan bir anayasal bildirgenin onaylanması ve yayınlanmasıyla şaşırdık. Bu hareket, sadece birkaç gün önce varılan anlaşmayla açıkça çelişiyor ve tamamen kabul edilemez hale getiriyor.” Devamında, “Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Danışmanı Bedran Çiya Kurd, Suriye Anayasası'nın tek taraflı olarak İslamcı ideolojiye dayandırılmasının kabul edilemeyeceğini söyledi.”

Hangi gerekçe ve niyetlerle olursa olsun, içeride ve dışarıda bunca köşeye sıkıştığı bir anda yapılan anlaşma ve tokalaşma ile "uçurumun kenarından" alınan Şam'daki dinci faşist güruhun ilk fırsatta kendi özünün ve sahiplerinin isteğinin gereklerini yerine getireceği açık değil miydi? Sahildeki Alevi halkının cesetleri hala yerlerde duruyorken, dahası katliamlar hala devam ediyorken Şam'daki o fotoğraf ve anlaşma ile adeta ipten alınan bu dinci faşist güruh, bitinin kanlanmasını bile beklemeden kendi özünü bu "anayasa taslağı" ile ortaya koymuş oldu.

Özgürlük hakkı için verdiği onlarca yıllık mücadelede devrimci enternasyonal bir bilinç ve ruhla eğitimini almış Kürt halkı, elbette dinci faşist çetelerle yapılan bu “anlaşmayı” kabul etmeyecekti ve etmedi de. Sadece Kürt halkı değil, dinci faşist çetelerle işbirliği yapmış olanlar dışındaki Arap halkı, Rojava halkları da Şam'daki çete başıyla yapılan ve ona bir parça da olsa “meşruluk” kazandıran “anlaşmayı” kabul etmedi, içine sindirmedi. Bu gerçeği, dinci faşist çete başıyla “anlaşma” yapanların da gördüğünü anlıyoruz. Halkı ikna çabaları bu gerçeğin görüldüğüne işarettir.

Genel olarak Rojava halkları, özel olarak Rojava Kürt halkı, büyük bedeller ödeyerek, büyük acılara katlanarak özgürlük hakkı için verdiği mücadelesinde dünya emekçi halklarının, işçi sınıfının, devrimci demokratik güçlerin enternasyonal dayanışmasını hep omuz başında hissetti. Aleviler, bu devrimci enternasyonal dayanışmanın daima içinde oldular. Kürt halk, Rojava halkları en zor günlerde yanı başında duranları asla unutmaz çünkü emekçi, yoksul, ezilen halklar sağlam karakterlidir.

Sonunda, Rojava emekçi, ezilen, sömürülen halkları ile başta Aleviler olmak üzere dünya emekçi halkları arasındaki enternasyonal dayanışmanın arasına kama sokmaya çalışan ABD, Fransız emperyalistleri ile bölge gerici, faşist devletlerinin dayattığı “anlaşma” daha mürekkebi kurumadan bozuldu. Emperyalistler, Türkiye'nin dinci faşist iktidarı, bölge gerici devletleri, Şam'daki çete başının kulağını çekip aynı ya da benzer anlaşmayı dayatırlar mı? Gelecekte güçlerini toparlayıp iktidarını sağlamlaştırdığını düşündüğü ilk fırsatta bozmak üzere, böyle bir ihtimal gözardı edilemez.

Ama bundan ne çıkar ki? Şu net biçimde açığa çıktı: Tek tek ele alındığında, ABD dahil, hiç bir emperyalist gücün, gerici faşist devletin planı sonuna kadar gitmiyor, gidemiyor. Bir tarafın planı bir başka tarafın planıyla, bir tarafın çıkarları bir başka tarafın çıkarlarıyla çelişiyor; bir tarafın iradesi, bir başka tarafın iradesi tarafından etkisiz hale getiriliyor. Ve böylece tarih, çelişen, çatışan, birbirini kesip nötralize eden iradelerin çarpışmasından doğan, tek tek hiç bir tarafın olmayan, ama tüm bu çelişki, çatışma ve çarpışmalardan doğan bileşik bir iradenin doğrultusunda ilerliyor. Tarihi yapan, bireyler, partiler, taraflar değil, sınıfların mücadelesidir. Tarihin ileriye doğru bu diyalektik akışının canlı halini yaşıyoruz şimdi.

Kürt halkı, şimdi yapılıp bozulan, sonra yenisi yapılan “anlaşmalar” için savaşmadı, kanını bunlar için dökmedi. Kürt halkı ve ezilen, sömürülen bütün halklar, gerçek özgürlük, tam ve gerçek demokrasi yani kendi gerçek devrimci demokratik iktidarları için savaştılar, kanlarını döktüler ve halen de döküyorlar. Onları bu büyük amaca, bu büyük hedefe götürecek olan, Aleviler başta olmak üzere, bütün ezilen, sömürülen, acı çeken, kanı dökülen halklarla yapılacak mücadele birliğidir; bu birlik temelinde yürütülecek devrim ve iktidar mücadelesidir.

Şam'daki çete başıyla yapılacak hiçbir anlaşma, hiçbir uzlaşma Kürt halkını, Rojava ezilen emekçi halklarını gerçek özgürlüğe, tam demokrasiye bir milim bile yaklaştırmaz. Halkları gerçek ve tam demokrasiye yakınlaştıracak, bu büyük amaca ulaşmalarını sağlayacak yol, Şam'daki dinci faşist çete başına, onun yularını ellerinde tutanlara karşı verilecek devrim ve iktidar mücadelesidir.

Şimdi, Lazkiye, Tartus dağlarında ve başka yerlerde açılan isyan bayrağı ve ayaklanma çağrısı; Şam'daki dinci faşist çete başına meydan okuyan ve onu tanımayan ve onunla dişe diş bir savaşa hazır olduğunu ilan eden Dürzi halkı; Süryani halk; bütün bunlar Kürt halkının gerçek, sağlam müttefikleridir.

Bu ezilen, sömürülen halklarla yapılacak bir mücadele birliği kesin zaferin teminatıdır. Böyle bir olanağın koşulları son derece olgun ve düşünüldüğünden çok daha mümkündür.