Ekonomik kriz patladı ve yıkıcı sonuçlarını şimdiden göstermeye başladı bile. Fabrikalar birbiri ardına kapanıyor, üretim duruyor, işçiler fabrika önlerine konuyor, işçi ücretleri ödenmiyor, sanayici kapitalistlerin önemli bir kısmı iflasla karşı karşıya.
İnsan, bazı durumlarda depremleri ve selleri ya da yangınları durduramaz, ancak bu fenomenlere karşı orta, iyi ya da mükemmel koruma yaratabilir. Bu derecelendirme tamamen sınıfsaldır, doğal, doğaüstü veya metafiziksel bir karaktere sahip değildir.
96 Mayısında cezaevlerindeki birliği parçalamak, komünal yaşamı dağıtmak isteyen faşizmin gerici planlarıyla bir kez daha karşı karşıya kalmıştı devrimci tutsaklar. Eskişehir tabutluğunun açılması, tutsakların oraya kaçırılması ve yeni tutuklananların da bu hücre tipi tabutluğa götürülmesine, zindanlardaki devrimcilerden destek gecikmedi. Faşizmin saldırılarına karşı devrimci tutsaklar bedenlerini açlığa yatırdılar.
Emekçi sınıflar, ezilen halklar, bu düzenden nefret eden milyonlar, 24 Haziran seçimlerine, “bu sefer bunlardan kurtulabiliriz” büyük umuduyla sandık başına koştular. Bu serapın, bu sahte umudun kitleleri sarmasında burjuva muhalefet olarak CHP’nin olduğu kadar, sosyal reformistlerin ve oportünist sol örgütlerin çabalarının büyük payı oldu. Onlar kitlelere bu sahte umudu durmadan pompalayıp durdular.
Kanla beslenen kapitalist sistem kana doymuyor; kapitalizmin çarkları arasından sızan kan işçilerin, emekçilerin, yoksul halkın kanıdır!