Başlığımızın iddialı olduğunun farkındayız. Ama okuyan herkesin dikkatini çektiğini ve onları düşündürdüğünü de biliyoruz.
Zaman çok hızlı akıyor, olaylar çok hızlı gelişiyor. Dünyanın neresine yüzümüzü dönsek keşmekeşe dönüşmüş toplumsal sorunlar, sistem krizinden kaynaklanan, kapitalizmin çözemediği aksine, daha da derinleştirdiği, düğümlenmiş yakıcı meseleler almış başını gidiyor. Bu belirttiğimizi özellikle de yaşadığımız topraklardaki emekçilerin, gençlerin çok iyi hissettiğini biliyoruz.
Emperyalist-kapitalist sistemin yıkılış süreci dünyamızın her yerinde isyanlar, savaşlar, ayaklanmalar, çatışmalar şeklinde ilerliyor. Amerika’dan Avrupa’ya, Ortadoğu’dan yaşadığımız topraklara kadar her yerde sermaye egemenliğine karşı amansız bir mücadele sürüyor.
Sorunlarımızın katmerleştiği, yaşamlarımızın giderek çekilmez bir hale geldiği bir dönemden geçiyoruz. Açlık, sefalet, savaşlar, yıkımlar, politik baskılar, geleceksizlik, işsizlik...
Yoğun bir süreçten geçiyoruz. Sermaye sınıfının içinde bulunduğu ekonomik ve siyasal kriz yaşadığımız topraklarda giderek derinleşiyor. Yaşamın her yanında işçi, emekçilerin sorunları giderek büyüyor ve çözülmez bir hal alıyor.