Cumartesi Anneleri'nin 711'inci hafta eylemi Galatasaray Meydanı'nın yasaklanması nedeniyle yine İHD İstanbu Şubesi önünde gerçekleştirildi. 711'inci hafta eyleminde 1996 yılında Silvan'd apolis olduğunu söyleyen kişilerce gözaltına alınan ve iki yıl sonra öldürüldüğü ortaya çıkan fakat mezar yerine ulaşılamayan Ramazan Yazıcı'nın akıbeti soruldu.
Cumartesi Anneleri/İnsanları'na destek için eyleme katılan Uluslararası Af Örgütü temsilcileri, her daim kayıp yakınlarıyla birlikte olacaklarını bildirdi.
İstanbul Mimarlar Odası Büyükkent Şube’si oda yönetimine alternatif olarak yola çıkan ve her fırsatta emekten yana tavır koyan Mimarlıkta Dayanışmacı Taban Hareketi (MDTH) da(ya)nışma forumlarına devam ediyor. 4 Kasım Pazar günü 3.forumunu Mimarlar Odası’nda gerçekleştiren MDTH, oda üyesi mimarlara buluştu.
Tariş’te Gıda-İş Sendikası’na üye oldukları için dün 7 işçi işten atıldı. Mesai arkadaşları da mesai bitiminde servislerle eve dönmedi ve atılan arkadaşları için fabrikadan çıkmama kararı aldılar.
Bu yıl ikincisi düzenlenen ULUSLARARASI EGE İNSAN HAKLARI OKULU’nun 2. Çalıştayı 2-4 Kasım tarihlerinde Şirince Nesin Matematik Köyü’nde düzenlendi. Çalıştay’ın bu yılki konusu “Uluslararası İnsan Hakları Rejiminin Krizi” oldu.
7 Kasım 1917'de; açlık ve sefalet çekenler, o güne kadar yok sayılanlar, savaşın yıkıntıları ile boğuşan proletarya; tarihin akışını değiştirdi. Rusya'da ilk muzaffer işçi devletini kurdu. Tüm dünyanın ezilenleri, emekçileri, emperyalist boyunduruk altındaki ulusları; büyük bir coşku ve heyecanla, umutla gönülden destekledi, Bolşevik devrimini.
Örgütlenme sürecini yaklaşık 5 ay önce Tek Gıda İş Sendikasına üye olarak tamamlayan, İzmir Çiğli’de kurulu bulunan Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Fabrikasında, sendika üyesi 7 işçi işten çıkarıldı.
O, mini minnacık bir kadındı; öyle ki zindanda görüşümüze geldiğinde görüş kabininde onu zorlukla görürdük. Ama, kocaman bir yüreğe sahipti; aynı zamanda keskin bir zekaya... Esprileriyle bizi kırıp geçirirdi. Düşmana karşı nasıl öfkeli ve kinle doluysa bize, biz devrimci tutsaklara karşı da öyle şefkatli ve sevgiyle doluydu. Sadece zindandaki kendi iki çocuğunu değil, tüm devrimci tutsakları sever ve bir ana olarak sahiplenirdi. Gençlik yıllarını Samsun Sigara Fabrikası'nda işçilik yaparak geçirmişti; o nedenle emeğin ve emekçinin kıymetini bilirdi. Zindanlardaki devrimci tutsakların emekten yana, emekçiden yana oldukları için oraya kapatıldıklarını bilince çıkarmıştı. Tıpkı Maksim Gorki'nin Ana romanındaki Pelage gibi dindardı; ama asla mutaassıp değildi. Dindardı; ama kaderci değildi. İnsanın kendi kaderini kendisi çizdiğine inananlardandı. Dindardı; ama şükürcü değildi. İnsanların daha güzel bir dünyada yaşayabileceğine inanıyordu. Ve bu dünyayı kurmanın öyle kolay olmadığını; mücadele etmek gerektiğini de biliyordu.