< "İçimizde Derin Ve Tarifsiz Bir Yara Var"

Cumartesi Anneleri  / İnsanları 1040. Hafta buluşmasında 31 yıl önce gözaltında kaybedilen Cüneyt Aydınlar için Galatasaray Meydanı'ndaydı.

Cumartesi Anneleri / İnsanları 1040. Hafta eyleminde 31 yıl önce gözaltında kaybedilen ve kendisinden bir daha haber alınamayan Cüneyt Aydınlar için Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi.

Basın açıklamasını okuyan Oya Ersoy, demokratik hukuk yollarının kapalı olmasının yol açtığı başta zorla kaybetmeler olmak üzere tüm sorunların, ancak hak ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırıldığı, demokratik siyaset alanının da genişlediği barış koşullarında çözüme kavuşabileceğini belirtti. Ersoy "31 yıldır akıbeti karanlıkta bırakılan, bilinen failleri cezasızlıkla korunan Cüneyt Aydınlar’ı unutmadık" diyerek Aydınlar'ın dosyasını paylaştı.

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencisi olan Cüneyt Aydınlar, 20 Şubat 1994 tarihinde saat 13:00 sularında Bakırköy’deki Ömür durağında polisler tarafından gözaltına alınarak Gayrettepe Siyasi Şube’ye götürüldü. Burada yedi gün kayıt dışı gözaltında tutulduktan sonra, 27 Şubat 1994 tarihinde gözaltı kaydı yapıldı. Ancak aynı operasyon kapsamında gözaltına alınan 14 kişi mahkemeye sevk edildiklerinde, aralarında Cüneyt yoktu.

İstanbul Emniyeti, Cüneyt’i soran ailesine ve İnsan Hakları Derneği avukatlarına,“28 Şubat 1994 tarihinde yer göstermeye götürdük, elimizden kaçıp kayıplara karıştı” cevabını verdi. Cüneyt’ten bir daha haber alınamadı.

Ancak 17 Mart 1994 tarihinde, Cüneyt ile aynı operasyonda gözaltına alınan kişiler, avukatları aracılığıyla kamuoyuna bir açıklama yaparak, 2 Mart 1994 tarihine kadar Cüneyt Aydınlar ile birlikte gözaltında tutulduklarını söylediler. Tanıklar ayrıca, yoğun işkence gören Cüneyt’in; ağır yaralı, bir ayağı kırık, yürüyemez haldeyken 'ölmeye hazır mısın, ölmeye gidiyorsun' diyen polisler tarafından sürüklenerek bulunduğu hücreden götürüldüğünü açıkladılar.

Ailenin ve İHD’nin başvurduğu yetkili merciler, Cüneyt Aydınlar’ın gözaltında kaybedilmesi ile ilgili hemen, etkin ve tarafsız bir soruşturma süreci başlatmadı. Cüneyt’in kaybedilmesini önlemek ve sonrasında onu kaybedenleri cezalandırılmak için, kendi yetkileri dahilindeki gerekli önlemleri almadı. Elleri kelepçeli, ayakkabıları bağcıksız, görgü tanıklarının beyanına göre desteksiz ayakta duramayan birinin, 30 kadar polisin elinden nasıl kaçabileceğini sorgulamadı. Tanıkların beyanlarını değil, polisin dayanaktan yoksun firar senaryosunu esas aldı. 31 yıldır Aydınlar Ailesi’nin evlatlarının gözatında kaybedilmesi ile ilgili gerçekleri bilme ve onun akıbetini öğrenme hakları ihlal edildi.

Ersoy, devlet yetkililerine seslenerek "Cüneyt Aydınlar’ın akıbetinin araştırılması, yerinin belirlenmesi ve ondan kalanların ailesine teslimini sağlama görevinizi yerine getirin.Kaç yıl geçerse geçsin; Cüneyt Aydınlar için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz"diyerek sözlerini tamamladı.

Eylemde konuşan Cüneyt Aydınlar'ın kardeşi Emrah Aydınlar "Abim Cüneyt’in gözaltında kaybedilişinin 31. yılı. 1994 yılında onu bizden kopardılar. O günden beri hayatımızda hep bir eksiklik, içimizde derin ve tarifsiz bir yara var" dedi.

Aydınlar'ın Cüneyt sadece abileri değil; adalet, eşitlik ve özgürlük mücadelesinin bir sembolü olduğunu. onun kaybının, mücadele edenler için debüyük bir acı ve vicdanımızda kapanmayan bir yara olduğunu belirtti.

Emrah Aydınlar "Yıllardır arıyorum onu. Bir iz, bir ses, bir gölge… Zamanın içine saklanmış bir gerçek, tarihin unutturmak istediği bir yüz. Kaç yıl geçti bilmiyorum. Kaç dilek diledim, kaç kez yetkililerin kapısını aşındırdım, kaç mektup yazdım, kaç kez sesimi duyurmaya çalıştım… Ama duyan oldu mu?" diye sordu.

"Bir kaybın ardından yaşamak, yarım kalmış bir hikâyenin içinde sıkışıp kalmak gibi. Ne başı var ne sonu. Gece yatağa yattığında gözlerini kapatamazsın, çünkü kaybolan sadece sevdiklerin değil, senin de hayatındır. Umut ve umutsuzluk arasında sıkışmış bir yaşam… Her sabah yeni bir haber bekleyerek, her gün aynı acıyı tekrar tekrar yaşamak" diyen Aydınlar kayıpların sadece kendilerinin hikâyesi olmadığını bu ülkenin belleğinde, toplu mezarlarda, faili meçhullerde, soğuk devlet arşivlerinde biriken binlerce hikâye bulunduğunu söyledi.

Bu topraklarda kaybolanların, sadece birilerinin evladından, kardeşinden, eşinden ibaret değil; aynı zamanda adaletin kaybı, vicdanın kaybı, insanlığın kaybı olduğunu ifade eden Aydınlar Bize sabır dilediler. 'Zamanla alışılır', dediler. Ama nasıl alışır insan? Sevdiklerini bir sabah evden çıkarken son kez gördüğünü bilmeden uğurlamışsan, nasıl alışır? Onları bir daha görememek ihtimaline nasıl razı olur? Adaletin, hukukun, vicdanın gömüldüğü bir dünyada nasıl yaşar?" sordu.

Bugün burada, onu anmak ve mücadelesini hatırlamak için toplandıklarını, fakat sadece anmakla kalmayıp Cüneyt’in adına, hakikatin peşinde koşmaya, adalet için mücadele etmeye ve hiçbir kaybın unutulmaması için çabalamaya devam edeceklerini belirten Aydınlar Cüneyt’in ve diğer kayıpların hesabını sormanın herkesin ortak sorumluluğu olduğunu adalet geciktikçe acılar tazelendiğini ama umudun da direndiğini söyledi.

"Biz unutmayacağız. Biz kaybolanları aramaktan, isimlerini anmaktan, yüzlerini hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz. Çünkü onların sesi biziz. Çünkü kayıplar sadece anılarda değil, adalet arayışımızda yaşar. Çünkü bu ülkede kaybolan her insanın hikâyesi, hepimizin ortak hafızasında bir yara gibi durur.

Ve bir gün… Bir gün tüm kayıpların hesabı sorulduğunda, hakikat saklandığı yerden çıktığında, vicdanlar susturulmadığında, işte o zaman gerçekten bulmuş olacağız onları. O zaman belki de zamanın içindeki kayıp yüzler, yeniden görünür olacak. Cumartesi Anneleri/ İnsanları olarak o güne kadar buradayız. Aramaktan, sormaktan, hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz. Hiçbir acı unutulmayacak, hiçbir kayıp yok sayılmayacak" dedi.

Cumartesi Anneleri / İnsanları eylemi gözaltında kaybedilen yakınlarının anısına karanfiller bırakırak sonlandırdı.